EÜ Etnografya Müzesinde Anadolu Masalları anlatıldı

tarafından
13
EÜ Etnografya Müzesinde Anadolu Masalları anlatıldı

Ege Üniversitesi (EÜ) Etnografya Müzesi bünyesinde düzenlenen Müze Söyleşileri kapsamında  “Anadolu’nun Masalları” başlıklı etkinlik sanatseverlerle buluştu. Yazar Semra Yeşil’in Zümrüdüanka kuşu masalını anlattığı söyleşide; Yağmur Öztürk dans gösterisiyle, Büşra Gümüş yan flütüyle, Furkan Yıldırım ise akordeon performansıyla sahne aldı. Etnografya Müzesi Müdürü Doç. Dr. Dilek Maktal Canko’nun da katılım gösterdiği etkinlik, sanatseverler tarafından yoğun ilgi gördü.

Söyleşinin açılışında Yazar Semra Yeşil, Etnografya Müzesi ve Ege Üniversitesi Rektörlüğüne desteklerinden dolayı teşekkür etti. Yeşil, “İnsanoğlu binlerce, hatta on binlerce yıl boyunca doğa şartlarıyla ve kendisinden çok daha güçlü canlılarla mücadele etmiş; kazandığı deneyimlere çok şey borçlanmıştır. Bu sürecin sonucunda insanın duygu, düşünce ve davranışlarını şekillendiren yetiler gelişmiştir. O dönemde henüz yazılı edebiyat olmadığı için insanlar, evrimsel deneyimlerini birbirlerine sözel olarak aktarmışlardır. Dolayısıyla bilgiyi büyütüp yaymanın tek yöntemi onu akılda tutmak olmuştur. Peki, akılda tutulanlar nasıl aktarılacaktı? Elbette rivayetler, efsaneler, hikâyeler ve mitler yoluyla. İşte tüm bunları kapsayan ve kimin tarafından söylendiği belli olmadığı için ‘anonim’ olarak nitelendirdiğimiz sözlü edebiyat böyle doğmuştur. Bu anlatıların içinde en önemlisi masallardır; çünkü dünya üzerinde masalı olmayan hiçbir toplum yoktur. Masallarda somut mekân ve gerçeklik aranmaz; tamamen hayal ürünü mekânlara ve karakterlere inanılır. Öğretici bir nitelik taşıyan masallar, bir nevi nasihat, kıssa ve hisse kaynağı olarak değerlendirilebilir” dedi.

“Masal dinleyici ve anlatıcı arasındaki bir iletişimdir”

Masalın tanımını yapan Yeşil, “Masal, ilk bakışta tek taraflı bir hikâye anlatımı gibi görünse de özünde anlatan ile dinleyen arasında kurulan bir temas, bir iletişimdir. Anlatıcı masalı aktarırken sesiyle, hareketleriyle, mimikleriyle ve hatta bazen doğaçlama canlandırmalarla hikâyeye hayat verir. Dinleyici ise sessiz görünmesine rağmen anlatılanı dikkatle takip eder; üzülerek, şaşırarak ya da gülerek tepkisini ortaya koyar. Bazen ‘Sonra ne olmuş?’ gibi merak dolu bir soruyla, bazen de ‘Vay canına!’ gibi bir coşkuyla araya girer. Böylece masal anlatımı, interaktif bir sohbet havasına bürünür. Masal, anlatıldığı ve yazıldığı coğrafyanın özelliklerini bünyesinde barındırır. Örneğin, Anadolu’da anlatılan masallarda hiçbir zaman bir penguenle karşılaşmazsınız; çünkü penguen bu coğrafyada yaşayan bir hayvan değildir. Anadolu masallarında, daha çok bu topraklara özgü hayvanlardan söz edilir. Eğer masal deniz kenarında anlatılıyorsa deniz canlılarından, dağlık yörelerde anlatılıyorsa o bölgeye has iklimden ve hayvanlardan izler taşır” diye konuştu.

“Ölümsüzlüğün değil dönüşümün simgesi”

Zümrüdüanka kuşunun özelliklerinden bahseden Yeşil, “Binlerce yıldır süregelen efsanesiyle aslında insanoğluna hayattaki en büyük derslerden birini, yani yeniden doğuşu anlatmaktadır. Sadece bir masal kahramanı olmanın ötesinde, bilgeliğin ve umudun sembolü olan bu varlık, kendi küllerinden doğarak bizlere her sonun aslında taze bir başlangıç olduğunu fısıldar. Kişisel gelişim yolculuğunda önemli bir yere sahip olan bu anlatı, bireyin eski alışkanlıklarından ve korkularından vazgeçip daha güçlü bir benliğe dönüşme sürecini temsil eder; bu yönüyle Zümrüdüanka, değişimin kaçınılmazlığını kabullenmemiz ve her zorlukta yeni bir umut ışığı bulmamız gerektiğini hatırlatan sessiz bir rehberdir” dedi.

Etkinliğin sonunda Tiyatrocu Aylin Koç tarafından katılımcılara “Teşekkür Belgesi” takdim edildi.

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı